Close-up of businessman using smartwatch

Trendler

İş yerinde kullanılan giyilebilir teknolojiler: Dost mu yoksa düşman mı?

Trend tahmin şirketi Springwise’ın CEO’su James Bidwell, çalışanlar ve işverenler için hem çeşitli avantajlar sunup hem de tartışma ortamı yaratan yeni bir kurumsal araç olan giyilebilir sensörleri inceliyor.

 

Çalışmanın doğası hızla değişirken en büyük dönüşümü yaratan yeniliklerden bazıları veriler ile çalışan performansının kesiştiği noktada yer alıyor. Tıpkı en başarılı sporcuların performanslarını artırmak için biyometrik verilerini takip etmesi gibi şirketler de çalışanlarına rekabet üstünlüğü kazandırabilmek için onlar hakkında birtakım veriler toplamaya başladı.

Amerikan şirketi Humanyze gerçek zamanlı ses analizi yapabilen bir mikrofon, kişiyi iş yerinde takip eden bir cihaz, diğerleriyle arasındaki mesafeyi tarayan bir Bluetooth sensör ve fiziksel faaliyetleri izleyen bir ivmeölçer ile donatılmış akıllı bir yaka kartı geliştirdi. Toplanan davranışsal verilerde çalışanın ses tonu ve çalışma arkadaşlarıyla konuşurken fiziksel olarak eğilip eğilmediği gibi bilgiler de yer alıyor. Veriler, buluta yüklendikten sonra bir pano aracılığıyla diğer işletme metrikleriyle birlikte kullanılabiliyor. Böylece şirketler, çalışma koşullarında düzenlemeler yapıp iki değişkenin performanslarının karşılaştırıldığı A/B testi aracılığıyla da yaptıkları değişikliklerin etkisini ölçme fırsatı bulmuş oluyor. Bu, bazıları için tartışmaya açık bir konuyken bazılarına göre harika bir iş aracı.

Giyilebilir sensör trendi hızlı bir şekilde yükseliyor. Pazarlama grubu ABI Research’ün verilerine göre, 2016 yılında şirketler yaklaşık 202 milyon adet giyilebilir cihaz dağıttı ve bu sayı 2021’e kadar 500 milyona ulaşabilir. Giyilebilir sensörler şu anda kişinin adım sayısından günde tükettiği su miktarına, çalışma arkadaşlarıyla konuşma süresinden uyanık olduğu süreye kadar her şeyin takibinde kullanılabiliyor.

Çeşidi ve sayısı her geçen gün artan giyilebilir sensörler, şirketlere çalışanlarının verimlilikleriyle ilgili verileri nerede çalıştıkları fark etmeksizin toplama imkânı sunduğu için uzaktan ve esnek çalışma modellerinin önündeki engelleri kaldırmayı da vadediyor. Çalışanı teknolojiye götürmek yerine teknolojiyi çalışana getiren giyilebilir sensörler, bir gün uzaktan çalışanlara diğer çalışanlarla bağlantı kurmaları, daha güvenli bir şekilde çalışmaları ve kendi çalışma ortamlarını bizzat düzenleyebilmeleri için daha iyi fırsatlar sunacak duruma gelebilir.

Sağlığın resmi

Giyilebilir teknolojilerin önemli katkılarda bulunduğu en önemli alanlardan biri sağlık ve güvenliktir: Çalışanların formda ve sağlıklı olmalarını sağlayarak hem sigorta masraflarını hem de hastalık ve yaralanmalardan dolayı kaybedilen günleri azaltırlar. Zensorium’un Being adlı akıllı saati gibi cihazlar, uyku döngülerinin yanı sıra kalp atış hızını, alınan kalorileri, atılan adımları, hareket hızını ve diğer verileri de takip edebilir. Analiz edilen veriler kullanılarak çalışanların sağlık hedeflerine ulaşmaları sağlanabilir.

Örneğin verilerde kan basıncının arttığı görülürse kişiye ara vermesini öneren otomatik bir mesaj gönderildikten sonra Zensorium, kullanıcıya derin nefes egzersizleri yaptırarak onun sakinleşmesine yardımcı olur. Diğer bir örnekse her çalışan için oluşturulan hedefleri izleyip performans takibi yapan platform ve akıllı saat uygulaması BetterWorks’tür. Bu araç, iş gücü arasında daha fazla şeffaflığı ve etkileşimi teşvik eden dinamik, duyarlı görseller sunar. Kullanıcılar, çalışma arkadaşlarını performanslarına göre sanal ortamda "uyararak" ve "kutlayarak" platformun sosyal yönlerinden faydalanmaya teşvik edilir.

Ancak giyilebilir teknolojiler, çalışanların yeterince egzersiz yapıp yapmadığından daha fazlasını da ölçebilir. Kinetics’in Reflex adlı ürünü gibi cihazlar, riskli duruş pozisyonlarını ve yüksek risk taşıyan hareketleri tespit ederek hem çalışanlara anında geri bildirim sağlayabiliyor hem de işverenlerin politikalarını risk verilerine göre düzenleyebilmesine imkân tanıyor. Üstelik giyilebilir teknolojiler yakında gerçek zamanlı biyometrik verilerin yapay zekâ analizinden yola çıkarak işverenleri kaza veya hastalıkların riskleri konusunda bilgilendirecek duruma gelebilir. Avustralya’daki SmartCap Technologies, şu anda beyin dalgalarını izleyip şoförlerin ve ağır makine operatörlerinin yorgunluk seviyesini ölçerek işlerine devam edemeyecek kadar uykuları olduğunda onları uyaran bir giyilebilir cihaz üretiyor.

İş yerinde giyilebilir teknolojileri ilk benimseyenlerden biri olan Hitachi, topladığı verileri hareket, çalışma performansı ve mutluluk analizinde kullanıyor.

İş yerinde giyilebilir teknolojileri ilk benimseyenlerden biri olan Hitachi, topladığı verileri hareket, çalışma performansı ve mutluluk analizinde kullanıyor.

 

Mutluluk arayışı

Giyilebilir teknolojilerin kullanımındaki bu artışı teşvik eden faktörlerden biri; mutluluk, iş memnuniyeti ve verimlilik arasında bağlantı olduğunu gösteren bir araştırmaydı. Şirketler, bu araştırmanın sonucunda çalışanlarının sağlık durumunu ve memnuniyetini ölçüp iyileştirmek için çeşitli yöntemlere yatırım yapmaya başladılar.

İş yerinde giyilebilir teknolojileri ilk benimseyenlerden biri olan Hitachi hareket, çalışma performansı ve mutlulukla ilgili milyonlarca saatlik veri toplayabilen bir giyilebilir yaka kartı geliştirdi. Verilerin analizinde bir yapay zekâ sistemi kullanılarak belirli fiziksel hareketler, mutluluk ve çalışma verimliliği arasında bir bağlantı olduğu sonucuna ulaşıldı. Ayrıca Hitachi’nin araştırması, verimliliği ekip düzeyinde artırmaya yönelik bazı beklenmedik yöntemlerin keşfedilmesine de neden oldu: Bir ofisin çalışanları, patronları işten erken çıktığında kendilerini daha mutlu ve rahat hissederken diğer bir ofiste ise toplantıların akşam yerine sabah yapılması çalışanları daha çok memnun ediyordu.

Giyilebilir sensörlerden alınan veriler sayesinde iş yerlerinde benzersiz düzenlemeler de yapılabilir. Çağrı merkezi çalışanları üzerinde sensörlü bir yaka kartını test eden Bank of America, bu çalışanların molalarını çoğunlukla iş yerindeki sorunlarını çözmeye harcadıklarını keşfetti. Politikalarını çalışanların daha fazla konuşma fırsatı bulacağı şekilde düzenleyerek verimliliği yüzde 10 oranında artırdı. Bu, hem işveren hem de çalışanlar için harika bir gelişme.

Beceriler ve performans hakkındaki veriler, belirli görevler için hangi çalışanların daha uygun olduğuna karar verilmesinde veya belirli projelerde ekip üyelerinin kişisel verilerine göre tavsiye edilmesinde de kullanılabilir. Daha fazla verimliliğe açılan kapının anahtarı, şirket liderlerine ekiplerinin nasıl çalıştıklarını daha iyi bir şekilde anlama fırsatı sunan yapay zekâ ve giyilebilir cihazlar olabilir.

Gizlilikte yeni dönem

Bu gelişmeler yaşanırken bir yandan kişisel verilerin toplanması ve kullanımı konusunda endişeler de ortaya çıkıyor. İşverenlerin, çalışanlarına giyilebilir teknolojileri kullanma fırsatı sunarken verileri toplama, depolama ve kullanma şekilleri konusunda birtakım davranış kuralları geliştirmesi de gerekiyor. Verilerin kimin mülkiyetinde olduğu, bu verilere kimlerin erişebildiği, bunların nerelerde kullanılabileceği ve başka taraflara satılıp satılamayacağı gibi soruların cevaplarında şeffaf davranmak son derece önemli. Örneğin Humanyze tarafından toplanan bireysel veriler doğrudan şirketlere verilmez ve Humanyze, son kullanıcılardan verileri üçüncü taraflara aktarmayacaklarını belirten bir onay formu imzalamalarını ister.

Şirketlerin giyilebilir sensör programlarına yatırım yapmadan önce verileri neden topladığını ve bunlardan ne elde etmeyi istediğini düşünmesi önemlidir. Ayrıca, kişisel verileri toplamadan önce çalışanlarından izin almasını şart kılan Birleşik Krallık Veri Koruma Kanunu ve AB Genel Veri Koruma Yönetmeliği gibi bu alandaki yeni kanunları bilmeleri de gerekir. Çalışanların giyilebilir teknolojilerin avantajları hakkında eğitilmesi onları başarıya ulaştırırken tam şeffaflık ve iyi tasarlanmış, izinli programlar sayesinde veri toplama işlemi, çalışan ile işveren arasında bir iş ortaklığı olarak ele alınacak.

İşverenler, giyilebilir sensörler ile hem çalışanlarının kendilerini daha iyi hissedecekleri hem de şirket verimliliğinin artacağı bir iş yeri tasarlayabilecek. Bu sayede hem kurum içinde hem de uzaktan çalışan ekipler daha memnun, sadık ve birbirine daha bağlı olacak.

 


James Bidwell, trend tahmin şirketi Springwise’ın CEO’su ve Disrupt! 100 Lessons in Business Innovation (Nicholas Brealey, 2017) adlı kitabın yazarıdır. 190’ı aşkın ülkede 20.000’den fazla springspotter’ı (fikir gözcüleri) bünyesinde bulunduran bir ağa sahip olan Springwise, dünya çapındaki en son trendleri ve yenilik fikirlerini paylaşıyor.